Arthur, nam-ı diğer Aquaman. Adından da anlaşılabileceği gibi su altı yaşamıyla iletişim kurabilen ve gücünü denizlerden alan bir süper kahraman. Tabii ki tek gücü denizlerden gelmiyor. Kendisinin Süperman’i alt edebilecek güçlere sahip olduğunu ve Justice League’nin asil kurucusu olduğunu biliyoruz.
Arthur’un hikayesi babasının gaddarca davranışı ile başlıyor. Babası Arthur’u içinde tehlikeli deniz yaratıkları olan su dolu tanklara kitlerdi. Arthur yaratıklarla iletişim kurmayı öğrenmek zorundaydı, aksi takdirde ölecekti. Daha o çocuk haliyle ölümcül köpek balıklarını nasıl bir taşıt olarak kullanacağını biliyordu. Okyanusun yüzeyinden kat kat aşağıda yaşamını sürdürdü. Yıllar boyunca maruz kaldığı basınç sayesinde, kaslarını bizim başarma hayalini bile kuramayacağımız bir seviyeye kadar geliştirdi. Bu yüzden bir arabayı Hulk’tan farksız bir şekilde kaldırabiliyor ve bir futbol topu gibi fırlatabiliyor. Kas gücünün yanı sıra, dayanıklılığı büyüden geliyor. Kurşunlar Aquaman’in üstüne gelse bile sadece birkaç sıyrık bırakıyor, yani aynı Superman gibi. Ancak Superman büyüye ve kriptonite karşı dayanıklı değil. Aquaman’in ise savunmasız olduğu bir madde yok.
Aquaman tsunami yaratmak için balinalardan duvar oluşturur ve su altı canlılarla iletişim kurarak büyük bir orduya sahip olur.
Aquaman bir kraldır. Pek çok dövüş sanatının eğitimini almış ve denizdeki ordusunun haricinde ona arka çıkan bir kraliyet ordusuna sahip olmuştur. Kendisi sadece bir değil, iki orduya sahip ve komuta etmektedir. Yılları aşkın dövüş deneyiminin yanı sıra Aquaman, Superman ve Batman’in aksine kan dökmekten çekinmeyen ve zorunda kalırsa gözünü kırpmadan karşısındakini öldüren bir süper kahraman olarak dikkat çekmektedir.
Herkes onun kim olduğunu biliyor. Kimliğini saklamak gibi bir düşüncesi olmadı. Birlikte olduğu kişiden gerçek hayatını saklama endişesini hiç yaşamadı. Bu yüzden su altı kraliçesi Mera ile olan ilişkisi, belki de çizgi roman alemindeki gelmiş geçmiş en dürüst ilişkilerden biri. Aynı zamanda oğlunu kaybetti ve katilinin ellerinin bir pirana tarafından parçalanmasını sağladı. Böylece intikamını almış oldu.
Bu zamana kadar 7 düvelin fatihi nereden baksanız gezegenin %70’ini kötülüklerden korudu. İkincisi, yaratıldığından beri zaman ve mekan boyunca düzenli maceralar yaşadı: Antik Yunan’da bir tanrı olarak kendisine ibadet edildi, Neptün gezegeninde bulunup gezegenlerarası olimpiyatlara katıldı, her sene hemen hemen aynı zamanlarda Cthulhu’yla mücadeleye girdi ve kazandı.
0 yorum :
Yorum Gönder